Yaşam

Haldun Taner’in yazısı

Tolga Aras

Nobraizmin egemen olduğu bu günlerde hikâyeler, oyunlar ve nesir yazar; Gözlemleriyle geçmişle bugünü buluşturan Haldun Taner’i gerçekten okumamız gerekiyor. Taner, her şeyin değiştiği, insan kalmanın ya da insan olmanın zorlaştığı bu akışkan dönemde yakın geçmişten sesleniyor. Taner’in gözlemleri, 1950’lerden 1980’lerin ortalarına kadar bireyi ve toplumu karşılaştırdığı, toplum içindeki konumunu ironik ve esprili bir dille anlattığı, kültürel, siyasi ve toplumsal sorunlara değindiği bir nesirle karşımıza çıkıyor. ‘Bir Kişinin Değeri’ başlığı altında topladığı metinleri buna güzel bir örnektir.

BASİT VE MİZAH YAZILARI

‘Bir Kişinin Değeri’, Taner’in 1985-1985 ortalarında Tercüman ve Milliyet gazeteleri başta olmak üzere birçok mecrada yayınlanan düzyazı yazılarından bir seçki ile okuyucuyu buluşturuyor. Taner, bireylerin ve toplumun sorunlarından aşk ve umut gibi konulara, doğadan seyahatlere, aşk ve evlilikten yaşlılığa kadar gözüne takılanları yazıyor.

Öncelikle Taner’in yazdığı dönemlerin ruhunu yansıtırken hem eleştirilerine hem de geçmişle karşılaştırmalarına yer veriyor.

Bir Kişinin Bedeli, Haldun Taner, Düzenleyen Tuncay Birkan, 224 sayfa, Yapı Kredi Yayınları, 2023.

Taner, 1950’lerden 1980’lere kadar Türkiye’nin çalkantılı siyasi ortamında yaşama mücadelesi veren ve bunu yaparken savrulan insanları karşımıza çıkarıyor. Kültürel yalpalamalar da yazarın gözünden kaçmıyor. Ama en değerlisi ayrıntılardır; Taner bakar, görür ve anlattığı hikâyelerin kaynağı olan anları nesrinin temeli haline getirir. Örneğin, bir kaza haberinden ya da yurt dışından ya da yurt dışından bir siyasi gelişmenin ayrıntılarından yola çıkarak insanlık durumuna dair bir metin yazar.

Bunlar ilk bakışta kimilerine “modası geçmiş” yazılar gibi gelebilir. Ancak dikkatli okunduğunda günümüzden kolayca vazgeçebileceğimiz sadelik ve sadelik Taner’in alamet-i farikasıdır. Buna mizah da eklenir. Taner ise soru sorar ve sorumlularını kendi fikrinde arar, hepsinin bir araya gelmesiyle oluşan yazılar; 11 Ocak 1959’da Tercüman’da çıkan yazısında olduğu gibi: “Erzincan’da meydana gelen deprem yüzlerce saf vatandaşı yerle bir etti. Doğanın gazabı dedik. Kaza olduğunu söyledik. Sorumlu aramayı haklı çıkarmadık. İzmit Körfezi’nde, sert bir fırtınada esmekte olan modası geçmiş bir tekne, yüzlerce yavrumuzu kendisiyle birlikte evlerine sürükleyerek ölümün derinliklerine sürükledi. Yazılı ve çizilmiş. Cemaat tarafından bağırıldı, çağrıldı, ağıt yakıldı. Soruşturma açıldı. Sonra tısla. Sorumlu kim? Ankara’da milyonlarca liraya yeni yapılan Spor Sarayı’nın çatısı çökerken binlerce vatandaşı paramparça etmek kolay oldu. Ancak o anda içeride kimse yoktu. Ama bunun sorumluları sanki bir felaketmiş gibi cezalandırılmalı ve yargılanmalıydı. Bu konuda ceza alan kimseyi duymadım. Duydun mu?”

GÜNCELİ YAKALARKEN GEÇMİŞİ BEKLEYEN YAZAR

‘Bir Kişinin Değeri’ndeki yazılar, Taner’in şehrin gürültüsü içinde, insanların arasında, tarih ve olaylar arasında gezinmesinin sonucudur. Onu bazen bir futbol maçında, bazen saygıdan yoksun insanların yanında, bazen de konuşmayı bilen ya da bilmeyenlerin yanında görüyoruz. Yani derin sularda ve düzlük bir denizde karşımıza Taner çıkıyor; Kendine has üslubuyla gözlemlerini paylaşıyor: Bilim ve sanatla uğraşırken tiye alınanları, köşeyi dönenleri alkışlayanları izliyor. Bu arada zamanı ve yaşı şöyle analiz ediyor: “O zamanlar insanların birbirine nezaket gösterebilecekleri telaşsız ve sade bir hayatları vardı. Hem kendilerinin hem de kaptanın vakitleri vardı. Bugün hepsi bu kadar mı? Kimin bu kadar acelesi var? ,gerilim ve yaygara,kime kime dum?Duma.Herkes birbirini eziyor.Herkes birbirini maddi ve manevi olarak kırıyor.Herkes kendi kendisiyle çatışıyor.Nezaket ve tevazu göstermek bir yana herkesin burnu Kafdağı’nda su içiyor. . Kimse kimsenin burnunun kılını aldırmaz. Ama bu onların suçu değil. Yaş acımasızdır. Yaş. Telaşlı bir yaş.”

Taner, yaşadığı zamanı yorumlarken bir yandan da gözlerini geçmişe ve anılarına çevirmektedir. Eski günleri yad ederken, bir arkadaşın onda iz bırakan kişilerden yola çıkarak tarifini veriyor bize: “Eski dostlar olmalı insanın. Güçlü anılarla dolu. Yakın ve uzak geçmişe felsefi bir gözle bakabilecek kadar yaşlı. mesafe. Ama aynı zamanda tüm detayları unutmamak için güçlü bir hafızası var. Tutması zor bir tutarlılık. Ama bir kez çarptığında, doyamıyorsun.”

Taner, yazılarında çağları aşarak, değişen fiyat yargılarından yola çıkarak kişi ve olaylarla ilgili gözlemlerini paylaşıyor. Metinlerine sürekli olarak eleştiri, mizah, hoşgörü, mizah ve ironi dağıtır. Yeniyi yakalarken geçmişi kaçırmaz, zamanın getirdiği mesele ve sıkıntılarla uğraşırken yeniliklerden yana tarafını açıkça ifade eder. Kısacası, yazılarında kültürlü ve entelektüel bir kişi olarak karşımıza çıkıyor.

yildizeli-haber.com.tr

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu